hAiku boX

hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX

Wednesday 20 February 2008

Aynadaki Iz!

Bir suredir enteresan bir yolculuktaydim.
Tam olarak bilemiyorum. "Zaten neyi tam olarak
biliyoruz ki?" diye icimden yukselen sesi onayladim.

Evet; animsamaya calistikca, daha da beter unutmakta
oldugumu animsiyorum...
Boyle bir girdabin icerisindeydim.


Yasli bir ciftin yaninda kaliyordum. Sevimli ve samimi
insanlardi. Yasli adam beni buldugunda yari baygin
halde yatiyormusum bir kiraz agacinin altinda.
-Kendisine yasli denmesine bir hayli kiziyor,
hatirlatmaliyim bunu bu arada!-
Eski dostlariyla beraber sezonluk av yasagi kalktigi
icin ormana girmisler. Kisacasi sans eseri hayattayim.
Yanima yaklasmalarina sebep olan bir yaban domuzuymus.
Ucuz kurtulmusum.
"Kurtulmak bu kadar ucuz mu?" diye yeniden yukseldi
icimdeki ses...
Aldirmadim elbette...
Ve yaban domuzunun pesini birakip benimle
ilgilenmisler. Dort yasli kafadar. Aralarindan sadece
bir tanesi halen evli oldugu icin, daha iyi
bakilabilecegimi dusunerek o sahip cikmis bana ve
evine getirmis.
Yasli kadin beni ilk gordugunde hic dusunmeden evde
misafir etmeleri gerektigini soylemis, Kendime gelene
kadar evin girisine komsu olan bekleme odasi
kivamindaki oturma odasinda alnimin kenarindaki yarayi
temizlemis, sicak birseyler hazirlamak icin mutfaga
gittigi sirada gozlerimi acmisim; yasli adam oyle
soyluyor, inanmak zorundayim.
Kendime geldigimi dile getirdiginde; yasli kadinin,
yuzunde kocaman, tatli bir gulumsemeyle mutfaktan
kosarak geldigini hayal-meyal animsiyorum.. Evet;
belki de ilk animsadigim, hatta son animsadigim sahne
bu; ayilmakla, ayilmamak arasindaki yolculugumda...

Elime tutusturdugu, tarihi bir porselen oldugunu
tahmin ettigim cicek desenli cay fincanindan, ozel
otlar da ekleyerek hazirladigi cayimi yudumlarken;
yasli adam, karisina ve bana detaylarina girerek, beni
nasil ve ne halde bulduklarini anlatmaya baslamisti...
Soylediklerinin pek cok kismina anlam veremiyordum.
Hemen hemen hicbir parcayi butunleyemiyordum. Bu
saskin halim onlari urkuttugu kadar, eglendiriyordu
da; yuzlerinden okuyabiliyordum.
"Sonunda onu da yanimiza alarak, ekibi beslemis olduk
ve kasabaya donduk, simdi buradayiz. Cay cok guzel
olmus bu arada, yeni karisimlar mi deniyorsun? Son
zamanlarda tatlari iyice degismeye basladi da..."
diyerek, tok bir kahkaha koyuverdi, arkasindan da ilk
gunku isiltisi oldugunu tahmin ettigim bir hayranlikla
yasli kadina bakti.
Bu kisacik bakisla kadinin gencliginde cok havali
oldugunu halen kanitlayan gozleri flu bir hale burundu
ve burusuk yanaklari yuzune yayilan tebessumle beraber
al al oldular. Hemen kendini toparladi; bakislarini
yasli adamin gozlerinden ayirdi, dudaklarinin
sicakligini bozmadan basini bana dogru cevirdi.
"Anlasilan bir sure misafirimiz olacaksiniz, sizin
icin konuk odasini hazirlayayim. Eger basinizdaki yara
caninizi yakiyorsa bir doktor cagirmamiz gerekebilir,
belki de cagirmaliyiz. Ne dersin Ed?" diyerek
yutkundu.
Yasli adam karisini onayliyordu.
"Yok, hayir gercekten gerek yok. Ben gayet iyiyim.
Evet; hatirlayamadigim seyler var ama canim yanmiyor.
Hatta sizleri rahatsiz etmek istemem, cay sohbetimizi
bitirince ben gidebilirim.." diyerek karsi ciktim.
Endiseli bakislariyla yasli kadin oturmakta oldugu
koltukta kipirdadi.
Sesi anlatim sirasindaki yumusak tonunu geride
birakmis olan adam; "Kucuk hanim; sanirim yasadiginiz
icin sansli oldugunuzu soyledigimi unuttunuz.
Hatirlamadiginiz bunca seyle beraber nereye gitmeyi
dusunuyorsunuz? Karanlik cokmeye basliyor... Ikinci
defa da kurtulabileceginizden fazla emin olmayin,, En
azindan bu gece sizi misafir etmek zorundayiz; yarin,
kendinizi iyi hissettiginizden emin olursak elbette
yolunuza devam edebilirsiniz. Yoksa; bize sunulmus
olan bir evladimiz olarak size bakacagiz." diye beni
uyardi.
Yasli kadin koltugunda daha rahat bir sekilde kaykildi
ve kafasini sallayarak, icinden ayni seyleri
tekrarlamakta oldugunu belirtti.
Karsi koyabilecek halim yoktu. Gulumsedim ve
gozlerimle onayladim.

Aksam yemegine kadar konuk odasindaki yatagimin
uzerinde, dizlerimi karnima dogru cekip, kim oldugunu
bilmedigim kendime sarilarak oturdum. Kucuk karelere
bolunmus olan, ahsap cerceveli pencereden minyatur
agac kalabaliginin arkasinda yok-olmaya yuz tutmus
gunesin, son pariltilari da kaybolana kadar sessizce
disariya baktim.
Zinhim oylesine berrakti ki, kirletmemek icin hicbir
dusunceyi icine almak istemiyordum.
"Kim oldugumu bilmiyorum. Kim oldugumu bilmeyen, kim
olduklarini bilmedigim bir ailenin evinde
bulunuyorum." Icimden yukselen bir soru olarak
zihnimin berrakligi icinde yankilandi...

Yemek masasina oturdugumuzda, sanki uzun zamandir
uzaklarda olan kizlari onlari ziyarete gelmis kadar
mutlu olan, yasli bir ciftle yemek yemekte oldugumu
hissettim.
Yemek boyunca konusmadim. Onlarsa; hicbir degisiklik
yokmus gibi siradan aksam yemegi sohbetlerini
yaptilar. Masanin toplanmasi icin ayaga kalktigimda;
once kadin daha sonra da adam beni durdurmaya calisti.
Fazla ustelemedikleri icin; birkac tabakla beraber
yemek odasindan cikip, kileri andiran minik koridoru
gectim ve yasli kadinin pesinden mutfaga girdim,
Her av donusu yemekten buyuk keyif aldigini belirttigi
portakalli turtanin hazir olup-olmadigini soran yasli
adam, irice bir dilim tabagina yerlestiginde kucuk bir
cocuk gibi sevindi.
Benim birkac lokmada yiyebilecegim buyuklukte bir
catali agzina gotururken, turtanin harikaligi hakkinda
bana bilgi verdi.
Hakikaten yedigim en guzel turta oldugunu
soyleyebilirim.
"Daha oncesini hatirliyor musun da; yedigin en guzel
turta oldugunu soyluyorsun? Su an'a kadar yedigin ilk
ve tek turta oldugu icin elbette en guzeli olacak..."
icimde gurleyen ses, kulaklarimda da yankilanirken
oturma odasindaki koltuklara geri donduk.

Aksam saatlerinde soguk hava, daha da dondurucu bir hale burundugu icin
sirtina aldigi el orgusu, boncuklarla bezeli saldan
bana da getirmis olan yasli kadin da yerine kurulunca
bir seyler konusulmasi gerektigini anladim.
Bir sure daha oturma odasinin ortasindaki sominede
dans eden alevlere dalip-gittim. Yasli adamin sesiyle
odaya geri dondum.
Tam olarak soru sordugunu soyleyemem... Basima aldigim
darbeyle hafizami yitirdigimi anlamislardi.
Dolayisiyla hatirlamama yardimci olacak bazi sorular
sordular ve cumleler kurdular.
Tum cabalari bosunaydi, kim olduguma dair tek bir sey
hatirlamiyordum. Hicbir seyi bilmiyordum.
Fazla zorlamadilar.. Onlar oturmaya devam ederlerken,
izin isteyip, biraz uyumak uzere merdivenlere
yoneldim. Konuk odasinin kapisini kapatirken.
asagidaki sicak los isik ve iki yasli insanin
fisiltilari sariyordu evi. Kim bilir ne
konusuyorlardi...

Geriye donup bakinca, buraya geldigim ilk geceden beri
-2aydan fazla oluyor yanilmiyorsam- kendime dair
hatirladigim hicbir sey yok.
Birkac kere daha doktor gelmesi konusunda konusuldu ve
yine yasli cift beni zorlamadilar.
Halen birbirimize dair pek cok seyi bilmiyorduk ve
beni neden evlerinde konuk etmeye devam ettiklerine
bir anlam veremiyordum.
Bunu hissettiklerini dusundugum gunlerden birinde;
yasli adamla beraber yemyesil arazide yuruyuse ciktik.
"Merak ediyorsun; farkindayim... Sadece soyle
dusunursen anlamlandirabilecegine inaniyorum; bir
bebek dunyaya getirince, bilinmeyen ne kadar cok sey
de beraberinde dunyaya geliyor; degil mi? Ve
birbirlerini henuz tanimakta olan cift; kucaklarina
hic bilmedikleri birini aliyorlar, isin daha da
kotusu kucaklarindaki ise; ne onlari biliyor, ne de
yasamayi... Biz birbirimizi bilecek kadar uzun bir
omru beraber gecirdik ve evet, seni bilmiyoruz. Sen ise;
kendini ve bizi bilmiyorsun ama yasamayi
biliyorsun..." dedi yasli adam.
Hic sesimi cikartmadim. Zihnim artik berrak degildi.

Artik benimsemis oldugum; yine de bana ayrilmis olan
bir konuk odasi oldugunu hic aklimdan cikartmadigim
odama girdim. Tum ogleden sonrayi odamda gecirmek
istiyordum.
Odanin kosesinde duran gardrobun kenarindaki aynanin
karsisina gectim.
Bir ses duydum. Duydugumu sandigima inandirdim
kendimi.
Oylece aynaya baktim. Aynadaki aksime... Aynada
yansiyan ve kim oldugunu bilmedigim yuze...
Bu kadar mi yabanci olabilirdim kendime?
Iste o anda olanlar oldu; aynadaki kim oldugunu
bilmedigim 'ben' dile geldi...
Icimdeki sesler yukseldi. O kadar karisti ki her sey...
Nedenlerle; nicinler birbirlerine girmislerdi
benligimde... Oysa ben; benden bihaberdim ve
bilinmezliklerin gobegindeydim.
Dusunmuyordum o anda; aynadaki yabanci konusuyordu;
oylece karsimda dikilmekte olan bir yabancidan garip
sesler yukseliyordu.. Bir de, bir turlu bastiramadigim
kimligi belirsiz bir ic ses vardi ki; en gucluleri
oydu...
Sesler yukseldiler.. Kulaklarimi sagir edecek derecede
yukseldiler...
Gogsumun ortasinda sIkIstIrIyorlardI kim
oldugunu bilmedigim beni... Kasildim; icten ice
kivranirken aynanin karsisinda oylece duruyordum.
Sesler sardi beni. Daha fazla dayanacak gucum
kalmamisti. Gogsumdeki sanci dayanma sinirlarini
coktan asmisti, basimdaki yara da delirtircesine
sizliyordu... Bir sure daha ayakta durabildim ve ...


Gozlerimi actigimda odamda ayaklarimi karnima cekmis
sekilde yoga matinin uzerinde oturuyordum. Kendime
simsiki sarilmistim.
Gorduklerim neydi? Az once yaptigim astral bir seyahat
miydi? Bir ruya miydi? Yoksa oylesine bir kurgu muydu?
Geri donus yolculugu bu kadar kolay olabilir miydi?

Gozum saate ilisti.. "Aman tanrim!" ... Ise gec
kaliyordum. Hazirlanmak uzere yerden kalktim. Basim
donuyordu.
Aynanin karsisina gectigimde, alnimin kosesinde
herhangi bir yara izi var mi diye baktim kendime...
Yoktu, fakat yeri aciyordu..
Anlam veremedim. Pek cok sey gibi..
Aynadaki aksime gulumsedim.
Uzerimi degistirmek icin; gardrop odama girdim.
Aslinda coktan degismistim... ...-z.d.-


zeinep'in notu: Bu aralar ciddi felsefik
sorgulamalarin ortasinda bulunuyorum... Boyle bir
hikaye olustu zihnimin derinliklerinde.
Her gun; kendimizi degistirmek icin cirpiniyoruz ve
sonra benligimize sahip cikmaya calisiyoruz. Kimseye
ait olmadan yasamak, ozgurlugumuzu haykirmak istiyoruz
ve sonra yalnizliktan sikayet ediyoruz. Zaman zaman
kim oldugumuzu biz bile anlamazken; karsimizdakilerin
bizi anlamadiklarina isyan ediyor ve bu nedenle pek
cok seye zarar veriyoruz...
Animsayamadiklarimizi ve bilmediklerimizi yuklenip;
herseyi biliyormus gibi yola cikiyoruz.
Yolu kaybettigimizde de; suclayacak birini ariyoruz.
Hic bilmedigimiz biri icin aci cekiyoruz; tartismalara
giriyoruz; hic bilmedigimiz birinin gucunu kanitlama
cabasiyla yanip-tutusuyoruz; hic bilmedigimiz biri
icin feda ediyoruz her seyi... Bencillik boyle bir sey
degil mi?
Peki gercekten ne zaman bilecegiz? Muamma ile arafta
yasamaya devam edip; ben ben ben diye, simdinin icine
mi edecegiz?
Yoksa; zaman verip, acele etmeden her seyi bir omre
yayarak; kesif yolculugunda kendimize ve benligimize
eslik mi etmeliyiz?
Gecmisi degistiremeyiz ama gelecegi yeniden
sekillendirebiliriz.
Simdi; gulumseyerek, yeniden merhaba diyebiliriz..
Sadece nefes almanin, yasamak demek olmadigini
bilmeliyiz...
Zaman sadece yarattigimiz bir halusinasyon ve her sey
sandigimizdan cok daha basit bir iluzyon. Tipki
aynalar ve yansimalari gibi..
Elbette hikaye burada bitmiyor; siz sadece bir kismini
okuyanlarsiniz..
Kucak dolusu sevgilerimle..
“All there is...   is consciousness.”

dusler-de...

dusler-de...
ya da muallak ve araf'ta...
Early bed, Early rise, Makes a girl;
Healty, Wealthy and Wise...


- Atilla Agabey, bunu bana soylediginde yatili okula gonderiliyordum... Kulaklarin cinlasin; kocaman oldum ve hic unutmadim.