hAiku boX

hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX

Sunday 21 June 2009

Zaman Dukkani:

Uzun bir yolculuktu...
Cok uzun...
Kimine gore bilinmez diyarlardan gelinmisti, kimine gore de bilinmezden ote bir belirsizlikti...
Hersey dogum macerasiyla birlikte baslayivermisti...

Uzun bir yolculuktu diyorum ya;
Kimileri bu yolculugu bir leylegin gagasinda yapti;
Kimileri kendi basina, duse-kalka yollari asti;
Kimileri sancili bir surecin sonunda, aglayarak gozlerini acti...
Tek yapmaniz gereken hangi maceraya inanmak geliyorsa icinizden, ona inanmak ve baslangic noktanizi oyle adlandirmakti!

Sonrasi mi?
Iste, esas cingar bundan sonrasinda cikti.
Her kafadan bir ses yukseliverdi, bir gurultu, bir patirti kapladi sahneyi... Sormayin, sakin sormayin...
Ya da vazgectim; sorun gitsin!

Bir ad koyma cabasi icine girdi cumle-alem.
Eski mi olmaliydi? Yenilerden mi asirilmaliydi?
Aman efendim, aile buyukleri mutlaka hatirlanmaliydi!
Sonunda bir ad koyuldu; bir isim takildi.
Fikrimi soran oldu mu? ...Kimsenin kaale almadigi asikardi.
Artik bir adi vardi... Zor da olsa, adlandirilmisti.
Eve donus yolunda;
Kimisi yayaydi;
Kimisi bir arabayla yolu tamamladi;
Kimisi de leylegin gagasindaki paketi icinde, bacadan asagi kaydi.

Boylece 'zaman carki' hizlandi...

Size hic masal anlatmis miydim?
Ah evet nasil olur da unuturum... Kendi kendime anlattigim masallar vardi ve ben onlardan birini ya da birkac tanesini sizlerle paylasmis olmaliydim...
Bilmem hatirlar misiniz? Durun ve dusunun birazcik.
Evet; elbette zaman taniyorum sizlere...

Hafizanizi zorladiniz mi yeterince?
Pekala, pekala ustelemiyorum bugun yine.
Sizi davet ediyorum Zaman Dukkani'nin icerisine, bir goz atin bakalim neler hatirlayacaksiniz size ait hayatin zaman tunelinde?!
Hafizanizi tazelediginiz anda ya da hatirlamaktan vazgectiginiz zamanda cikabilirsiniz elbette Zaman Dukkani'nin icinden...
Her turlu lukse sahipsiniz, belirteyim simdiden...

Hazir misiniz?
O zaman buyrun iceri;

Hosgeldiniz, Hepiniz...

Hersey buyumek adina yapildi. Buyumek istegiyle yolculuk daha da hararetlendi ve kivami katilasti.
Zaman Carki acimasizca donerek beni icine aldi!
Yelkovan, kuzey yonundeydi ilk vakitlerde; tanidik geliyordu, geldigim yerleri gosteriyor olusu itibariyle.
Gunler, geceye erdiginde; her yeni gulumseyen gunesle, yelkovan yozlasti ve maalesef kuzeyden sasti!

Tik tak, tik tak, tik tak... Zaman Dukkani'nin melodileri yankilanirken kulaginizda;
Buyumeye bes kala...
Ne hevesmis yarabbim bu!
Ne cok istermis yaslanmayi insan-oglu?!!

Kirilma noktasi nerede acaba? Ne zaman vazgececek gonlum bu sevdadan?
Dusune-dururken oturdugum yemyesil cimenlerin kucaginda, baharin taze solugu bir kelebek konuverdi burnuma!
Gulumsememle beraber gulumsedi bana.
Pesine takilmami istemeyecegini umuyordum, biliyordum 'Alis'in basina gelenleri, Harikalar Diyarinda...
Yine aklima gelen, basima geldi!
Takildim pesine aninda...

Hersey iyiydi, hostu da; ucamiyordum ki ben onunla!
Bir sure cabaladim, onun gibi kanat cirptim... Denedim, inanin denedim!
Maalesef olmadi, erisemedim onun kadar yuksege, dokunamadim bulutlarin yumusacik kollarina...
Tam pes edecektim ki; "Ayrilik zamani geldi..." dedi. Anlayamamistim, o gun, o an, o uzaklasirken ufukta....
Meger zamani dolmus, gidiyormus bambaska bir diyara..

Kaldim oylece, kendimle basbasa.
Ve iste ilk defa kendime degiyordum, yalnizligimla... Yalnizligimda...

Ucmak istermis her insan; buyumenin en sancili asamasinda, ergenlik caginin baslarinda...
Ucmak, ozgurlugu temsil eder ya!
Ucup, kanat cirparak, oradan oraya gitmek; hayati kesfetmek istermis...
Bir kelebegin omru kadar kisa surede, kesfi tamamlayip; buyumek istermis...
Meger ne buyuk aptallik edermis! Ne buyuk aptalliklar edermis!
Buyudugu vakit anliyor geriye donup-bakinca; zamani ne cok hunharca yok edermis ve zamaninin kiymetini bilmezmis...
Iste buyumeye baslamak boyle birseymis!

Tik tak, tik tak, tik tak... Zaman Dukkani'nin melodileri yankilanirken kulaginizda'
Buyumeye bes kala...
Hakikaten halen mi heveslisin yaslanmaya?!
Ne akillanmaz seymissin sen ya!

Istiklal'in ara sokaklarindan birinde, bekliyordum...
Saatime bakip-duruyordum surekli. Malum yalniz basina beklerken insan, tedirgin oluyor; birseylerle ilgilenme ihtiyaci duyuyor.
Her 30saniyede bir saate bakinca da, zaman bozuk caliyor ve ilerlemek bilmiyor!
O andaki yavasligini gorunce; icen-ice isyan edebiliyor insan, malum isine geldiginde zamanin, akil almaz bir hiza erisirken akrep ve yelkovan; isine gelmediginde, duruveriyor adeta akrep ile yelkovan...
"Haydi ama! Nerede kaldin?!" diye homurdanmaya basliyordum ki sokagin basinda, yuzundeki o tanidik gulumsemesiyle beliriverdi.
Muthis bir rahatlik hissi kapladi yuregimi. Gulumseyerek ona dogru ilerlemeye basladim.
Tam boynuna dolanacaktim ki; "Amca oldum!" deyiverdi.
Duymamla, algilamam arasinda gecen sureyi hesaba katmazsak; saskinligim aninda yuzumde sekillendi!
"Daha dun beraber agaca tirmaniyorduk; bugun amca mi oldun yani?"
Gulumsemesiyle, gulumsedim. Tipki; vakt-i zamaninda burnumun ucuna konmus olan kelebek gibi...
Ve evet; yine korktugum basima geldi...
Tuttu kolumdan, surukledi...

Sakallari, saclari beyazlamisti... Etrafinda kosusturan pek cok minik kafa vardi. Kimisi kirmizi yanakli; kimisi parmaklari ve dudaklari cikolata rengiyle kapli...
"Bak!" dedi ve "Iste torunlarim! diye ekledi. O sirada mutfagin kapisi carpti ve cok guzel bir kiz cikti. "Baba!" diye boynuna atladi...
Birkac kisi daha salonda kurulmus, ekrandaki futbol macina tezahurat yapiyorlardi. Mutfaktan biri seslendi; kiz babasini optu ve mutfaga geri dondu...
Iceriden gelen seslere gore, mutfak bayagi kalabalik olmaliydi...
Sakallari ve saclari beyazlamis olan arkadasim; koluma yeniden yapisti.

Istiklal'in kalabaligina bakan bir kahvede, cam kenarinda oturuyorduk.
O anda 'dank' etti!

Dedelige direkt atlanabiliyorsa; hemen buyuk-anne olmak istiyordum, hemen!!
Sallanan iskemlemi sominenin basina yerlestirmek, eski, ahsap bir kutunun icine istifledigim yunlerden, bir suru komik desenli atki ve kazaklar ormek istiyordum torunlarima...
Noel'de ya da soguk kis gunlerinde giymeleri icin zorlamak istiyordum onlari.
Beni kirmasinlar diye; geyik desenli kazaklarini giyip, komik ponponlu sapkalarini takan torunlarima; sallanan iskemlemde, boncuk isli iplerin ucunda sallandigi yakin gozlugumun destegiyle masallar okumak istiyordum.
Hic/henuz karsilasmadigim buyuk-babalari ile nasil tanistigima dair hayalleri, gencligimde kurdugum sekilde carpitarak anlatmak istiyordum.
'Bizim zamanimizda...' diye baslayan bilmislik yuklu ve nostaljik cumlelerle suslu hikayeleri, eski fotograflar gostererek anlatmak istiyordum.
Anneannemden kalmis olan, defalarca yikamis olsam da halen naftalin kokmakta israrli olan battaniyeyi dizlerimden kaldirip, komik bastonuma tutunarak; "Haydi hepiniz yataga, mars mars!" diye kukremek, sonra da hafiften titreyerek ust kata yukselen merdivenleri tirmanmak, pesimden beni takip eden 5 kedimle, ruyalar alemine giderken; yandaki odada haylaz torunlarimin kikirdayarak gece sohbeti yaptiklarini duymak istiyordum...

Yoktu boyle bir galaksi, maalesef yoktu...
Once analik merciine erismek gerekiyordu... Zaman icerisinde roller degisilse ve yaslanan ebeveynlerin; ebeveynleri olarak gorevler benimsense de olmuyordu!
Evlat edinmek dusunulebilirdi...
Belki...
Ne kadar cok atlaya-ziplaya buyume hevesindeymis icimdeki serseri!

Tik tak, tik tak, tik tak....
Zamani atlatmak icin cabalayip durdugumuzu anladigimizda;
Coktan buyumus oldugumuzun da farkina variyoruz.
Vakti gelmeden ne cok seyi yasamisiz diye hayiflanirken, vaktinden sonra yeniden yasamak icin cirpiniyoruz.
Gunu geldiginde, gunu yasamak varken;
Bulundugumuz anin icinden cikiyoruz.
Gecmisin 'keske'lerinde, pismanlik denizine daliyor; Yarin'in 'acabalari'nda, belirsizlik okyanusunda kendimizi boguyoruz.
Ve biz bunlarla ugrasirken; 'Suan' elimizden kacip gidiyor...
Kovalamak istedigimizde, coktan gozden kaybolmus oluyor...
Ve aramaya basliyoruz...

Ne zaman Zaman Dukkani'na ugruyoruz?
Ya bir olumde, ya bir dogumda...
Bu bazen bizim olumumuz, bazen de bizim dogumumuz oluyor olsa da; cok nadiren giriyoruz kapisindan iceri ve anliyoruz yitip-giden gercekleri...
Salt lugat anlamiyla almayin lufen buradaki dogum ve olum eylemlerini!
Her yeni gulumseyen gunesle ve mucizelere gebe olan ay ile degisiyoruz... Bazi degisimler, deri degisimi misali sancili ve radikal oluyorlar. Dolayisiyla, oluyoruz! Belki de bir parcamizi olduruyoruz...
Bazi degisimler de, alinan ilk nefes kadar taze ve renkli oluyorlar. Dolayisiyla, yeniden doguyoruz! Belki de yeni bir parca ekliyoruz, hayatimiza ya da ruhumuza...

'Zaman Cark'i hizla ilerlerken;
Durdum ve 'Simdi'yi soludum.
Zaman Dukkani kuf kokuyordu...
Yelkovan ve akrepten duyduguma gore, biraz sonra yeni bir hafta baslamis olacakti...
Gulumsedim, eski ahsap saatin kosesine ilistirilmis olan kirik ayna parcasindaki aksim de gulumsedi.
Su anda, hersey huzur vericiydi...
Goz kirptim kendime...
Ruh yaslansa bile, kirisikliklar artsa bile, icimde havalara ziplayan haylaz bir cocuk oldugunu farkettim.

Zaman Dukkani'nin kapisindan cikarken, 'tik tak, tik tak...' seslerine; kapinin kosesinde asili duran ve kapi her acildiginda hareket ettikleri icin civildayan canlarin sesi karistilar...
Iceri girerken duymus muydum? Siz hatirlarsiniz belki...
Hafizanizi biraz zorlayin, sonra da bana hatirlatin lutfen...
Ya da bosverin en iyisi...
Simdi duyduk ya, tadini cikaralim parmaklarimizin arasindan yitip-gitmeden... -z.d.-

Zeinep'in Notu: "Dogdunuz anda, herkes size bakip; merak ve heyecanla karismis, muhtesem bir keyifle gulumserlerken; siz agliyorsunuz... Oyle bir yasayin ki, olum aninizda, siz; beraber yasadiginiz harika insanlara gulumserken, sizin gibi harika bir insanla yasamis olanlar, korku ve aciyla karisik, muazzam bir huzunle agliyor olsunlar... _ Nereden duydugumu ve okudugumu hatirlamiyorum, -babam ile yaptigim felsefi sohbetlerden bir alinti da olabilir, sevgi yigini kitaplarimin satir aralarindan hatrimda kalan bir anekdot da olabilir... Ne fark eder ki?!-
Bugunku yazimin bir sahibi var! Kendisine ithaf etmekten gurur duydugum, harika insan; Buyuk-dayim, Rustu Gunal.
“All there is...   is consciousness.”

dusler-de...

dusler-de...
ya da muallak ve araf'ta...
Early bed, Early rise, Makes a girl;
Healty, Wealthy and Wise...


- Atilla Agabey, bunu bana soylediginde yatili okula gonderiliyordum... Kulaklarin cinlasin; kocaman oldum ve hic unutmadim.