hAiku boX

hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX

Thursday 21 February 2008

Okyanus Suyuyla Dolu Akvaryum...

Okyanus suyuyla dolu akvaryum:

Oyle zamanlar cika-gelir ki, bastiramayiz
duygularimizi...
Icimizden tasmaya hazir ne varsa, derinlerde
kalmalarina zorlamayiz ve aciga cikaririz.

Oyle zamanlar ki bunlar... Hic dusunmeden haykiririz
"Seni Seviyorum" diye...
Oysa ne acidir, bunu her zaman yapamiyor olmamiz...

Durun!
Evet, birkac saniye en azindan... Birkac saniye DURUN!
Ve lutfen dusunun....
Dusunmeden "Seni Seviyorum" dediginiz zamanlari...
Kac kere? Bir elin parmaklarini gecer mi haydi
soyle....

Oysa neden soylenmez hic dusunmeden, hissedildigi anda
soylenmesi gereken bu iki kelime.. Bu harika, buyulu
cumle...

Kucuktum, ufaciktim... Ilk babamdan duydum bu
cumleyi...
Onceleri anneme yineledigi bir kalipti benim icin,
sonralari bana da soyledi ve soylemeyi ogretti... Ara
sira kiz kardesine soyledigine tanik oldum... Cok net
olarak farkediliyordu babaanneme yinleyisleri...
Ve yeryuzunun en serseri adami olacak kardesim dunyaya
geldiginde, daha bilinclenmemisken bile... Kardesime
de soyledigi dikkatimi cekti...
Evet, "Seni Seviyorum" diye sevdigi butun insanlara
dilleniyor, sevgisini dile getiriyordu... "Farkli"
olarak tanimladim kendimce...

Yillar gecip, ben biraz daha akilimi kullanabilir,
insanlari ve hayati daha derinden kurcalayan bir
kivama gelince, yadirgamaya basladim... Pek az
kullanilan bu cumleyi ve pek sIk kullanan/kullanabilen
babami...
Ve babamda bir sorun oldugunu dusunur oldum. Evet,
babamda bir sorun vardi... Hem de cok ciddi bir
sorun... Bunu babama sormaliydim, kendisiyle
konusmaliydim.

Baba-kiz, oturup cok derinlemesine sohbetlere
kaptirir, konulari dallandirir budaklandirirdik kucuk
yaslarimdan beri...
Buyudukce de birsey degismedi, ayni duzen devam etti.
Ah, elbette... Konular biraz daha cikmaza girdi ve
konusmalar daha gec saatlere ilerledi..
Yine boylesi bir kutuphane sohbetimizde, lafi
gevelemeden konuya girdim.
"Baba!" diye, ilgisini cekecek ve onemli birsey
soracagimi belirten ses tonumla seslendim.
Elinde tuttugu kitabindan gozlerini ayirdi ve
dinledigini belirten bir edayla yuzume bakti.
Gulumsedim ve hemen devam ettim. "Herkes korkuyor...
'Seni Seviyorum' demekten. Sanki tabu kelimeler
bunlar... Ve sen korkusuzca haykiriyorsun sevgini,
sevdigin tum insanlara, hem de hic
durup-dusunmeden..." diye tamamladim.
Gulumseyerek dinlerken beni, alnina dogru kaldirmis
oldugu gozlugunu burnunun uzerine yerlestirdi,
parmaklarinin arasinda tutmakta oldugu kitabini
kapatip, okuma koltugunun kenarindaki sehpanin uzerine
birakti.
Yuzunu tekrar bana cevirip, gulumseyerek konusmaya
basladi...

"Duygu denizinde yuzen dusunceler olmaz, Sevmek ise
bir okyanusun dalgasi gibidir... Hafif hafif
hissettirir kendini ve insanin boyunu asan
yuksekliklere ulasir... Okyanusun sesi oylesine
gucludur ki, buyuk sehirlerin icinde bile
yankilanir... Ve oyle derindir ki, pek cok seyi
bastirir, dindirir; pek cok seyi icinde barindirir ve
yasatir...
Sevmek basit bir eylemdir. Dillenene kadar...
Dile getirdiginde sevdigini, sevgini; sorumluluklar
baslar.
Sevmek basit bir eylemdir. Dudaklardan dokulene
kadar...
Kim olursa olsun karsindaki, kalbine dokunur sevgi
sozcukleri ve aranizda esnek bir bag kurar.
Sevmek basit bir eylemdir. Tasimaktan vazgecip,
paylasana kadar...
Sevildigini duymak bir beklenti olur ve insan
boyutlarini karsilastirmaya baslar...
Sevmek basit bir eylemdir. Sadece fiil olarak kalmayi
basarirsa...
Icine islediginde ve benligini sardiginda iflah olmaz
bir insan ortaya cikar..

Dolayisiyla, korkutucu olmaya baslar...

Tabu oldugunu dusunmek de dogru olabilir bir yerde..
Insanlar sevdiklerini sadece 'sevgili' kelimesiyle
nitelendiriyorlar gunumuzde, Oysa sevgi kalpten
cikiyor ve kalp sadece aska hizmet etmiyor ki yer
yuzunde...
Doga severek doguruyor her yeni gunu... Gunes sevgiyle
isitiyor yer yuzunu... Bebekler sevgi dolu gulucukler
saciyorlar hic tanimadiklari insanlara bile...
Cicekler sevgiyle aciyorlar bal boceklerine
kanatlarini ve kuslar severek civildiyorlar agaclarin
dallari arasinda, hava soguk olsa bile sevmekten
vazgecmiyorlar... Ve ay sevgi dolu bir sekilde tepede
asili kaliyor, gunes gulumsuyor ve aydinlatiyor olsa
da yer yuzunu, gece varolmaktan vazgecse de bir
sureligine, ay icin degismiyor sevgisi ve oylece
duruyor gunduzleri bile gok yuzunde...
Ve insanlar... Anne ve baba, sevdikleri icin bir cocuk
istiyorlar... En kotu ihtimalle cok sevdikleri aile
buyuklerinin mutlulugu icin... Ve her ne olursa olsun,
sevgiyle dunyaya getiriyorlar bebeklerini...
Dunyaya gozlerini actiginda bebek, sevgiyle bakiyor
herkes ona... Belki sadece dogumu icin gormeye gelmis
olan biri bile, severek dokunuyor minicik
parmaklarinin ucuna...
Ve sonra...
Nasil oluyor da koreliyor bu insanlar, nasil oluyor da
kor oluyor gonul gozleri...
Boylesi sevgi yumagi bir dunyaya acmislarken
gozlerini?

Sert esiyor ruzgarlar...
Belki birkac kere dile geliyor sevgileri... Ve
beklentileri acikta kalinca, ruhani yetileri
gucsuzlesiyor, Sertlesmeye basliyor pek cok duygu
verileri, belki de nasir tutuyor yurekleri...
Beklentileri, hayal kirikliklarina donustugunde,
unutmuyorlar o izi... Surekli gecmisi tasiyorlar ve
dile gelmiyor iclerinde delicesine hissettikleri
sevgileri...
Ve farkindasindir, koruma/korunma gudusu olarak,
gecmisi isitip, isitip sunmaya bayiliyor insanlar.
Aynen tasidiklari hayal kirikliklari gibi...
Ve ne yazik ki, ogrenemiyorlar paylasilan sevginin tum
yaralari iyilestirdigini... Sevmenin karsiliksiz bir
eylem olarak gerceklestigini... "


Kutuphanenin kapisindan ciktigimda, babam hicbir sey
olmamis gibi kitabina geri donmustu.
Hayatimda yedigim saglam bir tokat gibiydi bu..
Insanligin nasil bu hale geldigini dusunmemeye
calistim... Hepsi kiyiya vurmus, can cekisen baliklar
gibiydiler...
Farkedenler, tek baslarina birseyleri
degistiremeyeceklerini dusunerek ya onlara eslik edip,
kuyruklarini oynatarak, kumsalda kivraniyorlardi ya da
bencilce kendilerini kurtarmak adina dalgalara
kapilip, oradan oraya bilinmezlikte savruluyorlardi...
Farkli bir insanin kiziydim, farkli birseyler yapmak
vardi ruhumda...
Yillarca, cevremdeki baliklari tutup, sevgi denizine
firlatmayi denedim.

Yillar sonra, arkadaslarima, "Seni Seviyorum"un,
sadece sevgiliye soylenmedigini ogretebilmistim. Cok
rahatca cevrelerine de soylediklerine tanik oluyor ve
bir akvaryumda yasiyor olsak da, sevgi okyanusunun
suyuyla dolu oldugunu biliyordum. Sevginin, korkudan
ustun geldigi bir akvaryum...

Bir nisan sabahi. cok sevgili arkadaslarimdan birinin
babasini ugurladik. Cenazenin sonuna dogru, babasinin
oglu oldugunu hisettiren bir yuruyus sekliyle yanima
yaklasti arkadasim. Boyle anlarda susmaktan ve sadece
sessizligi paylasmaktan daha iyi yapabilecegim birsey
gelmiyordu aklima... Sessizce sirtini sivazladim.
"Zeinep..." dedi. Yutkundu. "Sen bizlere 'Seni
Seviyorum' sadece sevgiliye denmiyor dediginde, cok
eglenmistim seninle... Sonra herkes kapilinca sevgi
seline, mecbur kaldim ve ben de soyledim sizlerle...
Bir gun, annem ve babamla otururken aksam saatlerinde,
birden icimden geldi... 'Anne, baba... Ben sizleri cok
seviyorum!' deyiverdim. Kendim de sasirmistim kendi
dedigime... Hic unutmuyorum. babam, para isteyip
istemeyecegimi sordu. Annem, atesime bakmaya yeltendi
filan... Sonra, onlar da bana olan sevgilerini
soylediler. Hic sarilmadiklari gibi sarildilar bana o
gece... Bir daha yinelemedim. Simdi yeniden soylemek
istiyorum ve babama soylemem mumkun degil. Yine de cok
mutluyum. Bir kerecik de olsa, babama sevgimi dile
getirdim. Tesekkur ederim, sayende..." diye tamamladi.
Yarim-yamalak sarildi ve sanki kendi itirafindan kacar
gibi uzaklasti yanimdan...
Gulumsedim arkasindan...
Kumsaldan, okyanusa atilan baliklar hikayesi
beliriverdi aklimda.. Gulumsemeye devam ettim icim
burkularak...

Durdum ve dusundum, cenazeden sonra en azindan haftada
bir gun, birkac dakika sadece bunun icin ayirdim.
Dusunmeden sevdigim neler oldugunu dusunerek...
Kendimle baslayan bir sevgi yolculugunu dusunurek...
Saclarimi seviyordum, ellerimi seviyordum, kalemlerimi
seviyordum, bahcemdeki kiraz ve manolya agacini
seviyordum, kedimi seviyordum...
Peki; gercekligi tartisilsa da, bunlar benim olan
seylerdi... Seviyor olmam gayet normaldi.

Yagmurda yollarini kaybedip kaldirima cikmis olan ve
ezilmesinler diye, tutup cimenlerin uzerine biraktigim
salyangozlari da, bahara dogru kenarda kosede tek tuk
gulumseyen papatyalari da, caddede yururken bebek
arabasina kurulmus ve bana dil cikartarak gulumseyen
bebegi de seviyordum.
Ve dile geliyordum...
Bizim sirketin otoparkinda calisan adamlara da dedigim
oluyordu.. "Helal olsun be Ekrem Agabey cok seviyorum
ya seni!" dedigim oluyordu...
Ve adamin yuzundeki gulumsemeyi, ruhuna yayilan
sevginin yuzundeki aksini gormek muhtesemdi...

Sevgi katlanarak cogalan bir duyguydu. Sevilen insan,
dile gelmese de, size yansitiyordu.
Dun gece Ankara'da deprem oldu. Uykusuz bir kalem
olarak, haril haril yazmaktaydim. Bir arkadasin
telefonuyla gecenin sessizliginde irkildim. Deprem
uzerine konustuk bir sure...
"Boylesi doga olaylarinda, felaketlerde, depremde..
Savas cikacak filan gibi soylemlerde.... Kosup herkesi
uyandirmak istiyorum saat kac olursa olsun, kosup
herkesi aramak istiyorum. Anneme-babama uyanin demek,
dayimi aramak, arkadaslara seslenmek, kosup sevdigim
adamin boynuna dolanmak ve hepsine onlari ne kadar cok
sevdigimi haykirmak istiyorum.. Nasil bir duygusal
patlama yasatiyor demek ki bunlar bana..." dedim.
"Nedir engel olan? Simdi neden yapmiyorsun bu
dediklerini? Illa boylesi seyler mi olmali?" diye
karsilik verdi.

Durdum... Birkac dakika oylece durdum. Telefonu
kapattiktan sonra, durmaya devam ettim...
Hakliydi.
Neydi beni korkutan, kaybetme korkum ortaya cikmadan
sevgimi haykirmama engel olan... Babamdan
uzaklastikca, bu denli mi degismeye baslamistim?
Korktugum basima mi gelmisti ve ben de sevgimi
dillendirmekten korkar mi olmustum? Yoksa kendimi
sevmekten yorulmus, dolayisiyla sevgimi aciga
cikartamaz mi olmustum?
Kivraniyordum... Kuyrugumu kumlarin icine batirmis,
oylece kuruyordum..
Yine de sansliydim...

Dun gece, sahilde can cekisen balik bendim.
Ve cesur, sevgi dolu biri beni yakaladi, yeniden sevgi
okyanusuna/sevginin kucagina atti, yeniden yasama
donduren oldu.
Evet, dun gece sevgiyle kurtarilan balik bendim.
Bugun dalgalar arasinda, sevgili kuyrugumu salliyorum,
sayesinde...-z.d.-
“All there is...   is consciousness.”

dusler-de...

dusler-de...
ya da muallak ve araf'ta...
Early bed, Early rise, Makes a girl;
Healty, Wealthy and Wise...


- Atilla Agabey, bunu bana soylediginde yatili okula gonderiliyordum... Kulaklarin cinlasin; kocaman oldum ve hic unutmadim.