hAiku boX

hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX hAiku boX

Thursday 16 July 2009


Nisan Yagmurlari... ile gelen Alti Altin Heykelcik:



Bugunku yazim aslinda bu olmayacakti...
Otele dondukten sonra; heyecanimi icimde tutamayacagimi farkettim ve bugunku -birkac gun onceden hazirlamis oldugum- yazimi degistirme karari aldim. Sabahin ilk isiklariyla otel odasinda, keyiften sarhos bir halde kaleme almaktayim bu satirlari...

Gercekten inanilmazdi! Boylesine bir geceyi nasil anlatabilecegimi bilemiyorum ki en iyi yaptigim sey yazarak anlatmak... Hayatta tek yapabildigim sey belki de yazmak...
Sadece makale kivamindaki yazilarla degil, repliklerle, sinopsislerle, dizi/film senaryolari ile betimleyerek, gorsel kivama ulasmadan once, yonetmenin elinden gecmeden once, ayni lezzette sadece kelimelerle sunabildigim yazilar yazmak...
Gerci su anda, gorsel olarak sunulmus olani yaziya dokmekteyim, cok daha kolay... Handikaplarim disinda, hersey artik cok kolay!
Halen kalbim dudaklarima yakin bir mesafede carpmakta...
Halen ellerimle, parmaklarim ayri ayri titiriyorlar ve vucuduma ait olan parcalara hukmedebildigimden tam olarak emin degilim...
Sizlerin de izlerken farkli seyler hissettiginizi tahmin ediyorum, bu nedenle de daha fazla uzatmiyorum... Anlatiyorum;

Yaklasik bir bucuk aydir buradayiz. Otele yerlestigimiz gunden beri bu geceyi bekliyoruz. Yillarin calismasi, yillarin birikimi...

Yillar once, yatili okuldan pacami kurtardigim gunlerde bir telefon gelmisti. Cok eski dostlarimdan Can (Sarcan) bir belgesel cekimi icin Amerika yollarina dusecekti ve orada buyumus oldugumdan projeye katilmami istiyordu. Genclik heyecaniyla havada uctum. Can, kamerasi. birkac ek takim-taklavati ve tabii bir de kalemi olarak ben deniz; dustuk yollara... Karin tokluguna cekecektik belgeseli, neyse ki kadro hafifti, paralari kirisirken fazla hir-gur-patirti cikmazdi... Saka bir yana ogrencilik sonrasi gunlerin anilari oldu o belgesel. Oylesine heyecanliydik ki; donus yolculugumuzda; Istanbul'a varinca gunler surecek olan montaj programinin planini kurgulamamiz sayesinde nasil gecti hatirlamiyorum. Onun da hatirlamadigini yillar sonra dun gece ilk defa duyuyorum...
Bu mini ekip, yillar sonra bambaska bir proje icin bir araya geldi. Yolun en basindayken varolan diger elemanlari da bir araya toplayiverdi. Kadro genisledi, proje hatri sayilir bir sekil aldi, herkes ciddi ciddi kollari sivadi ve bir-bucuk senelik calisma basladi.
Tam bir bucuk sene once bugunlerde, oval bir masada karar almistik. Yillarin dostlugunu ve yillarin birikimini, yeniden, her parcasiyla birlestirmek uzere bir araya toplanmistik!

Simdi, herkes odalarina dagildi. Kadronun tamami keyiften sarhos... Inanin fazla icmedik! Icemedik... Heyecandan gunlerdir tek lokma yememis olanlarimiz var. Yillarin hayali...

Uzerimde beyaz pofuduk bornozumla yatagin kosesinde bagdas kurmus oturuyorum, gecelerimi gecirdigim bilgisayarimda; yine yazmaktayim...
Bu sefer film gibi bir hayalin, gercege donusme hikayesi...
'Nisan Yagmurlari' ...
80inci Akademi Odulleri... Kirmizi Hali ve Oscar Soleni!
7dalda aday, 4eski dostun ortak yapimi...
Kodak tiyatrosu ve sahnedeyiz!
Genclik hayalimiz; Hollywood'da yankilanacak olan kahkaha seslerimiz...

Hep hayal ederdim, mikrofonun basina gecince kimlere seslenecegim, kimlerin adini anacak kadar hatirlayabilecegim; oylesi deli bir heyecanin esiri olmusken...
Ve konusma yazmayacagimi soylerdim kendi kendime... Sonra yazmaya karar verirdim. Pek cok odul toreni gecesinde, Oscar' Heykelcigini parmaklarimin arasinda tuttugumu dusunerek, ayaga kalkip, adeta gercegi oynarmiscasina ucusan eteklerimi tutarak sahneye ilerler, bana odulu sunmakta olan harika oyuncunun boynuna dolanir, ardindan da yagmur damlalariyla daha da parlamis olan gozlerimi kirparak, tum yuzume yayilan aptal gulumsemeyle bir tesekkur konusmasi yapardim.

Dun gece...
Sahnedeydim.
'Osenmi' imzali, ozel tasarim mucevherlerle parildiyordum.
Heykelcigi parmaklarimin arasina Jack Nicholson tutusturdu. Boynuna dolandim. Gozlerimde yagmur damlalari, yuzumu kocaman gulumseme coktan kaplamisti...
Her zaman heyecanlandigimda oldugu gibi, kekelemeye basladim... Ana dilimin Inglizce olusu nedeniyle, once Ingilizce basladim, ardindan Turkce'ye dondum. Beni ilk defa sete sokan Serdar Erener ile basladim, senaryo hayatima gorsel olarak vizyonumu sekillendiren Osman Sinav'in varliginin onemiyle devam ettim; kalemimin matematigini degistirmis olan, benim icin binbir anlam ifade eden Tangul Sinav'la hayatimda yer etmis buyuk ve ozel hocalarimi tamamladim. Murekkebimi dolduran, hayal gucumu yoguran aileme ve dostlarima da birkac kelime gonderdim.
Ve ekip olarak varoldugumuzu soyleyerek, onlarla basardigimizi belirttim.
Arka arkaya aldigimiz odullerle geceye damgamizi vurduk. Yillar oncesinde bir Oscar Toreni, Fransiz'lari agirlamisti bu sekilde; bircok odulu Fransiz'lara vererek. Dun gece de bizleri agirladi. Turkler olarak, Kodak Tiyatrosunda sahne aldik.
'Nisan Yagmurlari' 7dalda Oscar'a aday oldu ve 6tane Oscar'i sildi-supurdu. 7adayligimiz ve heyecanli 4kafadar olmamiz disinda; ellerimiz bombostu. Bir anda; 6 altin Heykelcik kollarimizi doldurdu.

En iyi Film Muzigi - 'Nisan Yagmurlari' ile Harun Can
En iyi Ozgun Senaryo - 'Nisan Yagmurlari' ile Zeinep Durul
En iyi Sinematografi - 'Nisan Yagmurlari' ile Erkan Gursoy
En iyi Yonetmen- 'Nisan Yagmurlari' ile Can Sarcan
En iyi Kurgu - 'Nisan Yagmurlari' ile Zeinep Durul
En iyi Ozgun Beste - 'Nisan Yagmurlari' ile Harun Can

....
Evet; yillar once hayalini kurmustuk. Yillar boyu, bu hayale ulasmak icin; kimimiz besteledi, kimimiz yazdi, kimimiz kurguladi, kimimiz ise; cekti-kesti ve yapistirdi, sonra da filmi sardi...
Zaman gecti... Bizler piserken; hayalimizi de pisirmisiz dun gece ogrendik.
Sadece adayiz diye yola ciktik. Odulunu alirken, Can (Sarcan), belgesel icin hazirlandigimizda nasil bir halde oldugumuzu anlatti. Simdi, 6 altin Heykelcigimiz var...
Gozlerim halen yagmurlu...
Buraya gelirken;
Ucak yolculugu bitmek bilmemisti ki bizler odul almayi beklemiyorduk, aday olmak bizim icin yetmis ve artmisti.
Aylardir gazetelerde 'Nisan Yagmurlari' filmimiz yaziliyordu. Gazetedeki kosemde farkli birseyler yazabilmek icin adeta cirpiniyordum.
Buyuk gune bir ay kala, bir aylik kosemi (gunluk yazilarimi); yazi-islerine birakmistim. Vakt-i zamaninda Hincal Agabey'in (Uluc) dedigi-ogutledigi gibi; 'yedekte 50yazi' bulundurmayi aliskanlik edinmistim.
Boylece; aniden gelisebilecek olaylara karsi hazirlikli oluyor; uzun seyahatlerde (guncel bir olay olmadigi surece) rahatima bakabiliyordum. Toren heyecani icerisinde, orada yazmam mumkun degildi.. Istanbul'a donunce; hem Oscar'i yazacak, hem de verecegimiz roportajlarla yazilacak fazlasiyla zamanim/zamanimiz olacakti...

Simdi, herkes odalarina dagilmisti ve ben yatagimin uzerinde titiriyordum. Yuzume yayilmis olan gulumseme oldugu gibi seklini korumaktaydi.
Az once Tangul Hanim'la (Sinav) ve annemle konustum. Ikinci odulden sonrasini hatirlamadiklarini soylediler...
"Ben hicbir seyi hatirlamiyorum... Gelince bir kez daha izleyecegim. Sizlerden de dinlerim.." diyerek tok bir kahkaha koyuverdim.
Telefonu kapatmamla; arka arkaya -yeniden- arayan, Can (Sarcan) ve Erkan (Gursoy)'un anneleri ile de konusup, bu satirlari yazdim.
Hersey arka arkaya oluyor burada. Kural boyle anladigim kadariyla... Oduller arka arkaya, telefonlar arka arkaya, sampanya kadehleri arka arkaya...
Genclik yillarimda yineledigim gibi; "Alkolden sarhos olmam, keyiften sarhos olurum...".. Bu gece bunu, Hollywood semalarinda yeniden dogruladim.

Yeniden, yenilenen oyle cok sey var ki bu gece...
Istanbul'a donmeyi dort gozle bekliyoruz. Anlatacak ve paylasacak daha cok sey var!
Artik uyusam iyi olacak; aylarin gerginligini uzerinden atmis birinin huzurlu yorgunlugu var. Pek cok parcami hissetmiyorum...
Ogleden sonra uyanabilirsek; gunledir birsey yemeyen bir takim olarak; daha da farkli bir heyecanla mukellef bir kahvalti cekmeyi dusunuyoruz. Kim bilir, belki gercekten cekeriz de...
Donuste izletecegimden emin olabilirsiniz...

Evet;
Hesapta bambaska bir yazi yazma planim vardi...
Fakat; birkac yildir sure-gelen hayal/hayalimiz; bu gece yeniden alevlendi.
Basariya ulasmanin yolu hayal-etmekle basliyor; boylece bir adim atmis oluyorsunuz ve cark harekete geciyor.
Yurekten istemekle yolculuk sekilleniyor. Hele bizim gibi birkac kafa ve tek yurek iseniz; isteginizin gucunu hesaplamak bayagi bir zorlasiyor...
Unutmayin; kuru kuru istemekle yetinmeyip, harekete gecerseniz; siz cukur oluyorsunuz ve bulutlardan dokulen yagmur suyu icinize doluyor.
Yani; once siz gercek oluyorsunuz, sonra hayaliniz sizi/gercegi buluyor ve canlaniyor...

Kim bilir; belki 85inci Oscar Odullerinde, kose yazimda, 7adayligimiz ve 6odulumuz oldugundan bahsederim size!
Zaman goz-acip kapayincaya kadar geciyor nasil olsa...
Yillar once hayalini kurmustuk dememiz icin; zaman hizla ilerliyor adeta!
Bizler de onumuzdeki senelerde, elimizde kucuk heykelciklerle sizlere yasadiklarimizi anlatmak icin yanip-tutusuyoruz!

Yeni bir haftaya, boylesi bir hayalle basladim, yeniden...

Hayallerinizi, sadece istek olmaktan cikarip; ulasmak icin emek harcarsaniz;
Imkansizin sadece biraz zorlayacagini bilerek, emin adimlarla ilerlemeye devam ederseniz;
Olmayacak sey yok...
Yillar once Amerika'da okul gunleri sona erdiginde, iki kisilik bir ekip olarak, bir belgesel cekerek baslamistik;
Yillar sonra; buyuk yonetmenlerle calisan, iyi dizileri yazan basarili birseylere donusuverdik...
Altin heykelciklere ulasmaya ne kaldi?
Zaman geliyor olmali...
Mesela;
'Nisan Yagmurlari' pek yakinda sinemalarda....-z.d.- En azindan hayal kurmasi bedava!!?

Renkli ve hayal-ettiginiz gibi bir hafta basliyor olsun;

Zeinep'in Notu:
Genelde hayalleri dillendiren olur.
Anlattigi kisiler de hep yakinen bildikleri olur.
Paylasinca hayallerini/hayalini bombardiman baslar bir anda!
Yakin bildikleri dusuncesizce hice sayarlar, paylasan kisiyi. Hayalleri siyaha boyar; hayal-kiran oluverirler.
Acimasizca, gerceklesmeyecegine dair nedenler onune surerler.
O kadar coktur ki 'hayal-kiran' tipler...
O kadar zedelerler ki; sizin heyecanla, tutkuyla, cosku dolu paylasiminizi ve ardina kadar acilmis olan kalbinizin en yumusak kisimlarini...
Bir daha hayal mi? ... Ne kurarsiniz; ne de hata ile kursaniz bile paylasmak gibi bir gaflete dusersiniz.

Diyorum ki;
Hayal kirikligina ugratmak icin cirpinan cok insan evladi var. Hayallerinizin suya dusmesi icin; ellerinden geleni, arkalarina koymadan calisip-cirpinacak olan cok kotu kalpli var!
Ve tum zalimlere ragmen; ben acik yureklilikle paylastim sizlerle...
Olur da bir gun, siz de paylasmak isterseniz; hayal-destekleyicisi olarak, yari zamanli/part time gorev yaptigimi bilmenizi isterim.
Dinlerim; hayallerinizin gelismesi icin hayal-gucumle destek veririm.
Hayal-Ortagi olarak, sizlerle var-olmaya; hayallerinizi var-etmeye hazirim. Sadece bilin...

Kucak dolusu sevgilerimle...

No comments:

“All there is...   is consciousness.”

dusler-de...

dusler-de...
ya da muallak ve araf'ta...
Early bed, Early rise, Makes a girl;
Healty, Wealthy and Wise...


- Atilla Agabey, bunu bana soylediginde yatili okula gonderiliyordum... Kulaklarin cinlasin; kocaman oldum ve hic unutmadim.